İdari işlemler, kamu kurumları ve kuruluşları tarafından yürütülen işlemlerdir. Bu işlemler, genellikle vatandaşların hak ve menfaatlerini etkileyen kararları içermektedir. İdari işlemlerde ispat yükü, işlemi gerçekleştiren kamu kurumu veya kuruluşuna aittir. Yani, kamu kurumu veya kuruluşu, yaptığı işlemi hukuka uygun olarak gerçekleştirdiğini ispat etmekle yükümlüdür.

İdari işlemlerde ispat yükü, Anayasa ve idari işlem hukuku normlarına dayanır. Anayasa, kamu kurumları ve kuruluşlarının işlem yaparken hukuka uygunluk ilkesine uygun davranması gerektiğini belirtmektedir. İdari işlem hukuku ise, bu ilkeyi daha detaylı bir şekilde düzenlemektedir.

İdari işlemlerde ispat yükü, yaptığı işlemden etkilenen vatandaşa değil, kamu kurumu veya kuruluşuna aittir. Yani, vatandaşın idari işlemi hukuka aykırı olduğunu iddia etmesi durumunda, kamu kurumu veya kuruluşu bu iddiayı çürütmekle yükümlüdür.

İdari işlemlerde ispat yükünün kamu kurumu veya kuruluşuna ait olması, vatandaşların haklarını korumak ve hukuka uygun bir şekilde işlem yapma zorunluluğunu kamu kurumları ve kuruluşlarına yüklemek için önemlidir. Böylece, vatandaşlar haklarını idari işlemlere karşı daha etkin bir şekilde savunma imkanına sahip olurlar.

Ancak, idari işlemde ispat yükü tamamen kamu kurumu veya kuruluşuna ait değildir. Karşı tarafla bir anlaşmazlık veya uyuşmazlık durumunda, ispat yükü karşı tarafa da geçebilir. Örneğin, vatandaş, idari işlemin hukuka aykırı olduğunu iddia ediyorsa, bu durumu kanıtlamakla yükümlüdür. Bu durumda, vatandaşın deliller sunması ve iddialarını ispat etmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, idari işlemlerde ispat yükü genel olarak kamu kurumları ve kuruluşlarına aittir. Ancak, karşı tarafla yaşanan anlaşmazlık veya uyuşmazlık durumunda, ispat yükü vatandaşa da geçebilir. İdari işlemlerde hukuka uygunluğun ispat edilmesi, vatandaşların haklarını koruma açısından önemli bir konudur ve hukuk devletinin sağlıklı işleyişi için gereklidir.