Devletler arası ilişkilerde deniz sularının kullanımı nasıl düzenlenir?


Deniz sularının kullanımı, devletler arası ilişkilerde önemli bir konudur ve uluslararası hukuk çerçevesinde düzenlenmektedir. Bu durumun arkasında, denizlerin ekonomik, jeopolitik ve çevresel açılardan büyük bir öneme sahip olması yatmaktadır. Her bir devletin deniz sularıyla ilgili hakları ve sorumlulukları belirlerken, denizlerin sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve korunması da gözetilmelidir.

Deniz sularının kullanımını düzenleyen temel belge, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’dir (BM DHL). Türkiye, 1994 yılında bu sözleşmeyi onaylamış ve bu çerçevede deniz sularıyla ilgili haklarını kullanmaktadır.

BM DHL, denizlerin kullanımı söz konusu olduğunda, karasal bölgelerin sınırlanması ve deniz alanlarının kullanımında devletlerin yetkilerini ve sorumluluklarını belirlemektedir. Bu sözleşme, devletlere hem kara sularının hem de uluslararası suların kontrolü altında haklara sahip olma imkanı tanımaktadır.

Sözleşmeye göre, deniz suları üç temel bölgeye ayrılmaktadır:
1. Kara Suları: Sözleşmeye göre, kara suları, kara parçasının çizgiyle aşıldığı ve deniz suyunun egemen devletin kontrolü altına girdiği ilk 12 deniz mildir. Bu alan egemen devletin tam kontrolü altındadır ve egemen devlet, kendi yasalarını burada uygulama yetkisine sahiptir.

2. İç Sular: Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre, iç sular, kara sularından sonra gelen ve egemen devletin kontrolü altındaki sulardır. Bu sular, genellikle ülkenin iç kesimlerine kadar uzanır ve egemen devlet tarafından tamamen kontrol edilir. İç sular üzerinde, diğer devletlerin geçiş hakkı bulunmaktadır ancak bu geçiş, egemen devletin belirlediği kurallara tabidir.

3. Uluslararası Sular: Kara sularının dışında kalan ve egemen devletin kontrolü dışındaki tüm deniz suları, uluslararası sular olarak kabul edilir. Bu sular, tüm devletlerin serbest geçiş ve uçuş hakkına sahip olduğu ortak bir alan olarak kabul edilmektedir. Ancak, uluslararası sular üzerinde de bazı kurallar mevcuttur ve bu kurallara uymak zorunludur.

Deniz sularının kullanımı ile ilgili olarak devletler arasında ortaya çıkabilen anlaşmazlıkların çözümü de önemlidir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, bu anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesini öngörmektedir. Taraflar, anlaşmalar, arabuluculuk, tahkim veya uluslararası mahkemeler aracılığıyla anlaşmazlıkları çözebilirler.

Türkiye, kendi deniz sularının kullanımıyla ilgili olarak bu sözleşme hükümlerine uygun hareket etmektedir. Türk hukuk sistemi, deniz sularının kullanımı konusunda uluslararası hukuka uygun yasaları ve düzenlemeleri içermektedir. Ulusal mevzuatın yanı sıra, Türkiye aynı zamanda deniz sularının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi için çeşitli uluslararası anlaşmalara da taraf olmuştur.

Sonuç olarak, deniz sularının kullanımı, devletler arası ilişkilerin önemli bir parçasıdır ve uluslararası hukukun belirlediği kurallar çerçevesinde düzenlenmektedir. Türkiye, bu kurallara uymakta ve deniz sularının sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasını sağlamak için çeşitli uluslararası anlaşmalara taraf olmaktadır.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir