Borçlar hukukunda edimlerin yerine getirilmemesi halinde tazminat nasıl hesaplanır?


Borçlar hukukunda edimlerin yerine getirilmemesi durumu, tarafların sözleşme şartlarına uygun davranmaması veya aksine bir durumun gerçekleşmesi sebebiyle ortaya çıkar. Bu durumda, taraflardan biri ya da her ikisi de zarara uğrayabilir. Zarar gören tarafın uğradığı zararı talep etmesi için ise tazminat hakkı doğar.

Tazminatın hesaplanması, zarar gören tarafın gerçek zararını karşılamayı amaçlar. Ancak, gerçek zararın belirlenmesi bazen zor olabilir. Bu nedenle Türk hukuk sistemi, zararın tahmini bir tutarda belirlenmesi ilkesini benimsemiştir. Tazminatın hesaplanması, genel olarak iki aşamadan oluşmaktadır: zararın tespiti ve zararın miktarının saptanması.

Zararın Tespiti:

Borçlar hukukunda zarar, genellikle iki şekilde meydana gelir: maddi zarar ve manevi zarar. Maddi zararlar, somut ve ölçülebilir zararlardır ve genellikle para ile ifade edilir. Örneğin, bir arabanın bozulması sonucu oluşan tamir masrafı veya bir eşyanın kaybolması nedeniyle uğranılan maddi zararlar bu gruba girer.

Manevi zararlar ise, somut ve ölçülemez zararlardır ve genellikle kişinin manevi huzurunun bozulması veya itibarının zedelenmesi gibi durumlarla ilgilidir. Bu tür zararların tazmini için ise mahkemeler genellikle ayrı bir yöntem kullanır.

Zararın belirlenmesi için öncelikle, zararın ortaya çıkmasına sebep olan olayın ve tarafların durumunun detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Kanıtların toplanması, tanıkların dinlenmesi ve uzmanların görüşlerinin alınması bu aşamada önemlidir. Bu süreçte, hukuki danışmanlık hizmeti almak önemlidir, çünkü konuya hâkim bir uzmanın rehberliği zararın doğru şekilde tespit edilmesini sağlar.

Zararın Miktarının Saptanması:

Zarar tespit edildikten sonra, bu zararın miktarının belirlenmesi aşamasına geçilir. Türk hukukuna göre, zararın miktarının saptanması için birçok faktör dikkate alınır. Bunlar:

1. Direk zarar: Zararın doğrudan doğruya sözleşme ihlali veya haksız fiil gibi bir olayla ortaya çıkması durumunda bu zarar direk zarar olarak adlandırılır. Örneğin, bir arabanın çalınması sonucu uğranılan zarar.

2. Dolaylı zarar: Zararın dolaylı olarak ortaya çıkması durumunda bu zarar dolaylı zarar olarak adlandırılır. Örneğin, bir aracın çalınması sonucu uğranılan ulaşım masrafları veya geçici olarak başka bir araç kiralanması giderleri dolaylı zararlara örnek olarak verilebilir.

3. Olası zarar: Zararın gerçekleşmemiş olmasına rağmen, gerçekleşebileceği ihtimaline dayanarak hesaplanan zararlar olası zarar olarak adlandırılır. Örneğin, taraflar arasında yapılan bir sözleşmenin ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkabilecek zararlar.

Tazminat miktarının saptanmasında, tarafların kusurlu davranışları, zararın büyüklüğü, zarar görenin durumu gibi faktörler göz önüne alınır. Türk hukukunda tazminat miktarını belirlerken, adaletin temin edilmesi ve tarafların zarara uğramanın finansal yükünün adil bir şekilde paylaşılması prensibi göz önünde bulundurulur.

Sonuç olarak, borçlar hukukunda edimlerin yerine getirilmemesi durumunda, zarar gören tarafın uğradığı zararın tazminat yoluyla karşılanması hedeflenir. Zarar tespiti ve miktarının belirlenmesi süreci, gerçek zararın tahmini bir tutarda belirlenmesi ilkesine dayanır. Bu konuda uzman bir hukuki danışmanlık hizmeti almak, tazminat hakkının korunması açısından önemlidir.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir